Türk edebiyatında önemli iz bırakan Yaşar Kemal, “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı romanında şöyle diyor;
“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna, insanın p.çine kaldık”
‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ Romanı; Birbirini yok etmek için tüm hünerlerini, olanaklarını, güçlerini, bundan da öte akıllarını, nefretlerini ve kinlerini kullanan iki derebeyinin ayakları altında ezilen toprağın, toprağın insanlarının ve yeşerttiği doğanın büyük efsanesidir. Lanet, çıktığı bağrı vuracaktır” sözleriyle özetleniyor.
Birbirlerini yok etme amacıyla tüm hünerlerini kullanan iki karşıt grup arasında kalan ülkenin kaderi üzerine dev lanet okumayı konu ediyor.
Hani “Zonguldak’ı tarif et” deseler ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ndeki ülke yerine Zonguldak’ı koyun derdim.
Güzel insanların gittiğini…
Demirin hurdasına, insanın p.cine, yüzsüzüne, arsızına kaldığımızı anlatırdım…
Hoş anlatıyorum da, siz de anlıyorsunuz ya…
Ama o lanet, çıktığı bağrı vuracak!
Hayat devam ediyor…
Bir gün mutlaka vuracak…
Boğazınıza takılsın!
Siz, 5 ayaklı Fevkani Köprüsü’nün kenti ahtapot gibi sardığını düşünüyorsunuz.
Biz, iki ayaklı sırtlanların nasıl parçaladığını görüyoruz…
Siz, Kentin sırtına indirilmiş bir hançer olduğunu düşünüyorsunuz.
Biz, kentin milyonlarının nasıl iç edildiğini söylüyoruz…
Siz, “Acılık’tan deniz” görünüyor diyorsunuz!
Biz Fevkani’den Side’nin Güneş’i görüyoruz…
Siz, “Güneşi gördük” diye seviniyorsunuz…
Biz, Fevkani’den Bodrum’da batan Güneş’i de görüyoruz!
Fevkani’nin bir ayağını koparan onlarca sırtlan görüyoruz…
Fevkani Köprüsü’nün pay sahiplerini görüyoruz…
Hani köprünün değerli (I) direkleri var ya.
Hah işte o demir direkler, yiyenin, yedirenin, götürenin, göz yumanın boğazına takılsın!
Devlet görmüyor mu?
Kömür ocağında yanan işçisini hastaneye götürmek yerine odaya kilitleyerek yasal sorumluluktan kaçan maden ocağı sahibi Nazif Çoraman’ın, mağdur ettiği işçileri ve devletin sırtına yıkılan borçları konu etmiştik.
Mağdur edilen işçilerimizden biri bize attığı mesajda şunu söylüyor;
“Nazif Çorama’nın şirketi Enko Enerji firmasında 3 yıl calıştım.
Firma eniştesinin şahsına aittir, resmiyet üzerinde .
Üretilen kömür, o firma adında şirketin tüm borçları ve diğer borçsuz olan firmasına fatura edilip oradan satışa sunuluyor.
Bunun sebebi borçlu olan şirketin banka hesaplarında bloke bulunmasıdır.
Halkın bildiğini, bu işi yapan müfettişler bilmiyor mu?
Bu kadar vatandaşın kul hakkına giriyor?”
İşçi kardeşimizin yerine bizde soralım; Resmiyette fakir, fiiliyatta Sabancı ile yarışan kömürcü Nazif Çoraman ve onun gibiler lüks hayat yaşarken Zonguldak’ın emekçi çocuklarını devlet görmüyor mü?
Suç var, ceza yok!
Meğer Alaplı Devlet Hastanesi Başhekimi Rabia Başer Açıkgöz hiç de soyadı açık göz gibi değilmiş.
İstifa ettiğini zannediyorduk.
İşin aslı farklıymış.
Görevlendirdiği Personel şefi Murat Mandacı gece nöbetlerine gelmediği halde mesai yazdırmış.
Bir personelin şikayeti üzerine soruşturma açılmış.
Zonguldak’tan tanıdık bir isim muhakkik olarak atanmış.
Hata yapıldığı ve geriye dönük fazla ödenen ücretlerin, Murat Mandacı’dan tahsiline karar verilmiş.
Hata 1, 2, bilemediniz 3 defa olur…
Murat Mandacı’ya 3-4 ay fazla mesai yazılmış!
Demek ki, personel fark etmese 3-4 yıl daha devam edecek, Başhekim de görevde kalacaktı.
Belediyede neler oluyor?
İddiaya göre;
Sayıştay Denetçisi, ElmasPark’ta elden toplanan aidatlarla ilgili usulsüz işlem tespit etmiş.
Belediye de panik olmuş tabi.
Makbuzları kesmişler, esnaflara ‘gelin, alın” demişler!
Denetçi, yarın esnafları dinleyecekmiş.
Önceki dönemde 53-54 araç kiralanırken, Selim Alan döneminde 117-118 araç kiralaması yapılması da dikkat çekmiş.
Önceki gün iki müfettiş daha gelmiş.
Fazladan iki müfettiş gelince, bazı şantiyelerde 36 bin lira maaş alanlara da bir bakılsa…
Belediye Yemekhanesi’nde bedava yemek yiyen Belediye Meclis Üyelerine de…
Hazır gelmişken, bir otomobil fiyatına satılan Fevkani Köprüsü’nün yıkım şaibeli ihalesi ve milyonlarca lira tutarındaki hurdaların akıbeti de incelenir inşallah…