Küçük kasabanın birinde bir caminin tam karşısında arazisi olan adam, bir pavyon inşa etmeye başlamış.

İmam ve cemaat buna şiddetle itiraz etmişler.

Ancak mal sahibinin kendi arazisi üzerine nasıl bir iş yeri açacağına da yasal olarak karşı çıkamamışlar.

Tüm cemaatin tek yapabildiği şey, imamın öncülüğünde bu pavyon için her gün beddua etmekten öteye geçememiş.

İnşaat ilerlemiş ve açılışına birkaç gün kala her nasılsa şiddetli bir yıldırım düşmesi sonucu pavyon yerle bir olmuş.

Caminin cemaati bu olaydan duydukları büyük memnuniyeti saklamaya gerek görmemişler.

Pavyon sahibi adam, cami imamının ve cemaatin direkt veya endirekt olarak bu hasardan sorumlu oldukları iddiası ile camiye karşı tazminat davası açmış.

Cami imamı ve cemaat, savcılığa verdikleri savunmalarında bu konuda herhangi bir şekilde sorumlu tutulmalarına şiddetle itiraz etmişler.

Bu olayın kendi dualarından dolayı meydana gelmiş olabileceği iddiasını da kabul etmemişler.

Gerekli tüm belgeler tamamlanıp mahkeme günü geldiğinde hakim dosyayı dikkatle incelemiş ve taraflara dönüp:

– Bu konuda nasıl bir hüküm verebileceğimi bilmiyorum, demiş.

Ancak dosyadaki tutanaklara bakarsak ortada tuhaf bir durum var.

-Taraflardan birisi duanın gücüne inanan bir pavyon sahibi,

-Diğeri ise duanın gücüne kesinlikle inanmayan bir imam ve cemaati…! (alıntı)
 

Ponzi siyaseti!

Duanın gücüne inanın pavyoncu hikayesi gibi Türkiye’de İslam’la örtülü ciddi bir kavga yürütülüyor!

Zonguldak’ta da muhafazakar parti örtüsü altında her haltı yiyorlar!

Acemi ve görgüsüz olanı tacizden yakalandı, ihraç edildi!

Tacizden yakalanmayanlar örtü altında saklanıyor!

O örtü biraz kaldırılsa altından; yolsuzluk, kumar, kadın, rant, büyükbaş hayvan, çiftlik, arsa, daireler, silahla tehdit, dayak, darp, X5’ler, kaçak ocaklar, milyonluk servetler çıkar!

Ama bu kafayla çıkmaz!

Çıkarmazlar, çıkaramazlar!

O örtü kalkarsa saadet bozulur!

Zincir kopar!

Ponzi siyaset sistemi çöker!

Herkes altında kalır!

O yüzden durmak yok, yola devam!
 

 

 Avcı’nın karizması çizildi!

İlkokul çocuğunun kurduğu cümleyi kuramayan AK Parti Çaycuma Milletvekili Ahmet Çolakoğlu, çok telaşlı!

AK Parti Zonguldak Milletvekili Saffet Bozkurt, AK Parti İl Başkanı Mustafa Çağlayan, Enerji Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile görüşürken, o koşa koşa Zonguldak’a gelmiş!

Oysa Zonguldak’a attığı EPDK kazığını çıkarmak için orada olmalıydı!

Ama Zonguldak’a gelmiş, Vadi’de Nejdet Tıskaoğlu’dan sonra Özcan Ulupınar’ı da bükmeye gelmiş!

Diyor ki; Zonguldak’tan aday adayı olarak müracaat eden tek isim Ömer Selim Alan!

Yani diyor ki; AK Parti Genel Merkezi’nin kafası benim kadar çalışmıyor! Nerden çıkardınız Özcan Ulupınar’ı!

Deprem bölgesine gönderilmek için karaborsaya düşen battaniyeleri 250 TL’den 500 TL’ye çıkaran tüccar kafalı Milletvekilimiz Ahmet Çolakoğlu, 40 tilki ile dolaşıyor!

“Hayırlı Cumalar, İyi bayramlar, Başımız sağ olsun”cu milletvekilimiz, Çaycuma, Gökçebey, Devrek, Perşembe, Saltukova ve  Bakacakkadı için açmadığı ağzını Zonguldak’ta açmış!

Aklı sıra, AK Parti Zonguldak Milletvekili Muammer Avcı’yı da bükmüş, karizmasını çizmiş!

Şimdi çıkıp Muammer Avcı’da dese ki;

Ey Ahmet Çolakoğlu, sen; yap-sat için ruhsatlarını aldığın CHP’li Belediye Başkanı Bülent Kantarcı için konuş!

Konuşamaz!

Al gülüm, ver gülümü bozulur!

Ticareti sekteye uğrar!

Ne diyordu Ahmet Çolakoğlu’nun paylaşımlarına Bülent Kantarcı; Çaycuma da siyaset yok, hizmet var!

Bence,  AK Parti İlçe teşkilatı ile CHP örgütüne de gerek yok!

Tutun bir ofis, tek kanaldan abi-kardeş idare eden memleketi!

Hoş zaten öyle yapıyorsunuz ya!
 

Köpek işte!

“Herkesi bu kucağa alacağım” diyeler, gazetecilerin kucağında  dolaşmaya başlamış!

Kimine, yelken açıyorlar!

Kimine, ruhsat sözü veriyorlar!

Kimine, adam gönderiyorlar!

Kişiliğini değiştiremeyince, İmarını, revizyonunu düzeltiyor!

İşine gelmeyenleri “Ben kucağıma alacaklarımı biliyorum” demeye başlamışlar!

Bizim köyde de aç kalınca kapı kapı gezen köpekler oluyor!

Ama biz, kapımıza bağladığımız köpeğimizin yemeğini özel veriyoruz!

Komşularımızın köpeklere de ayrı yemek veriyoruz!

Hiç tanımadığımız dağ köpekleri de toplaşıp geliyor, ille de hır-gür çıkarıyorlar.

“Hoşttt” diyoruz olmuyor!

Köpek işte!

Atalarımız doğru söylemiş; Hiç köpek şey yemekten vazgeçer mi?
 

Ah bir içimizden geçenleri diyebilsek!

Şu yalan dünyada;

 “Senin yaptığın işin ta silkeleyeyim diyemiyoruz” da,  ‘Bırak ben hallederim’ diyoruz!

“Salak, salak konuşma” diyemiyoruz, da, ‘Biraz sakin ol, diyoruz’

“Yalanını seveyim, diyemiyoruz” da, ‘Tabi, o senin görüşün’ diyoruz!

Ah bir içimizden geçenleri diyebilsek var ya!

Herkesle iyi olacağız da, varsın böyle olsun!