Dün, ortaçağ karanlığındaki Texas’ı anlatıyorduk.

Kovboyların, haydutların, Avarel’lerin kol gezdiği, doğal enerji kaynaklarının bolca olduğu bir eyalet!

Hani hayal etseniz, Zonguldak’ın Gelik tepeleri gibi düşünün!

Rüşvet, Kaçakçılık, darp, dayak, tehdit, silah çekme, para, girift ilişkiler, kaçak maden ocaklarında yaralandığı için benzin dökülüp vahşice yakılan işçiler…

Güçlü olanın rüşvet aldığı, haydut gibi kömür ocaklarına, kömür tesislerine çöktüğü, Avarel’in aptallığına şapka çıkaracak denli hikayelerle dolu!..

Konu Texas olurda Dallas olmaz mı?

Dallas olurda Ceyar olmaz mı?
Ama bu Ceyar, hem haydut, hem de Avarel!

Yada tersten söyleyelim Avarel ama, hem haydut hem de Ceyar!
 

İktidar şarhoşları!

AK Parti’nin İl Belediye Başkan Adayını yarın, yetişmez ise yeni yılın hemen ardından açıklayacağı belirtiliyor.

10-15  Gün içinde de İlçe ve Belde Belediye Başkanlarının açıklanacağı tahmin ediliyor.

AK Parti için çok kritik ve zor bir seçim olacak.

Özellikle AK Parti Zonguldak İl Başkanı Mustafa Çağlayan’ın işi oldukça zor!

Zonguldak Belediye Başkanı Selim Alan…

Filyos Belediye Başkanı Ömer Ünal!

Çaydeğirmeni Belediye Başkanı Satılmış Gebeş!

Beycuma Belediye Başkanı Vural Kundakçıoğlu,

Elvanpazarcık Belediye Başkanı Hüseyin Uzun!

Gelik Belediye Başkanı Burhan Sezgin gibi isimler iktidar gücünün verdiği şımarıklıkla güç zehirlenmesi yaşıyorlar!

Kırdılar, döktüler, dövdüler!

Usulsüzlük, şaibe ve ciddi iddiaların altında kaldılar!

Öyle böyle değil iktidar şarhoşu oldular!

İl Başkanı, bunları nasıl ayıltacak bilmiyorum!

Ama AK Parti’yi bu şımarıklık ve kibir bitirecek!

 

Tilkinin hüneri!

Tilki daha önce hacca gitmiş ama yeniden gitmeye niyetlenmiş. Ormanda ördeği, horozu ve kekliği görmüş. Onlara seslenmiş:

-Hadi, sizleri de hacca götüreyim.

Bizimkiler korkuyla çığrışmış:

-Hayır, biz gitmeyiz!

Tilki, bu kez şöyle demiş:

-Hacca gitmek sevaptır.

-Ama sen bizi yolda yersin.

-Canım, hiç öyle şey olur mu? Hac yolunda yapar mıyım?

Sonunda ördek, horoz ve keklik, tilkinin tatlı sözlerine kanmışlar ve cümbür cemaat hac yolunu tutmuşlar.

Akşamları ördek bir su birikintisi bulup giriyor, horoz bir taşa tüneyip uyuyor, keklikse bir tepede sabahlıyormuş.

Tilki de bu saf yolcuları nasıl tepeleyip yiyeceğini düşünüyormuş. Sonunda bir gece, bir mağaraya gelmişler, geceyi orada geçireceklermiş. Tilki, mağaranın en uzak köşesine çekilmiş. Diğer hayvanlar, kapının önünde aralarında konuşuyormuş.

Ördek:

-Galiba, tilkinin günahını alıyoruz.

Horoz:

-Kötü niyetli olsa kapıya yakın oturacağına mağaranın dibine gitmezdi.

Keklik:

-Korkacak bir şey yok, girelim.

Böyle diyerek üçü de mağaraya girmiş, girer girmez de tilki, seyirtip mağaranın kapısını kapatmış. Önce kekliği yakalamış ve bağırmış:

-Bre kafir, bre zındık, bre utanmaz. Her gün dağın başına çıkar oturursun, avcıları yorarsın, beni üzersin, ceza olarak seni yiyeceğim.

Demiş ve kekliği mideye indirmiş.

Sonra horoza dönmüş:

-Terbiyesiz horoz, sabahın köründe milleti uyandırmaya utanmıyor musun, suçun büyük, seni de yiyeceğim.

Demiş ve horozu da haklamış.

Sıra ördeğe gelmiş ama tilki düşünmüş, taşınmış, ördeğe yüklenecek bir “suç” uyduramamış, uyduramamış ya, tilkide laf çok!

-Söyle bakalım, o arkandaki yeşil ne? O yeşil, türbelere, sarıklara layıktır. Millet, yeşili başında taşır, sen utanmadan kıçında taşıyorsun. Gel buraya, cezan birken bin...

Demiş ve ördeğin de defterini dürmüş.

Sonrasında da ormanın adaleti, tilkinin hünerine kalmış.

Tilki, kimi bulsa yutmuş.

Yedikçe yemiş,  yedikçe semirmiş!