Siyasi Partileri sen belirlemiyorsun!

Genel Başkanlarını sen belirlemiyorsun!

Belediye Başkan Adaylarını sen belirlemiyorsun!

Aynı Holding’in değişik şirketleri önüne seçenek olarak konuyor!

Sen; ailenle, çevrenle arkadaşlarında “Benim şirketim daha iyi” diye kavga ediyorsun!

Hangisine oy atsan kazanan Holding!

Sistem bu oldukça, oy verince kutsal bir görev yapıyoruz diye avunuyoruz!

Hiçbir olumsuzluk, kusur, ihmal, hata, hırsızlık, yolsuzluk ve tacizcinin hesap vermediği yerde maalesef halkın çoğunluğu, çocuğu bedelini ödüyor!

Ne diyor milletin vekili; Ufak tefek hırsızlıkları yolsuzluk diye büyütüyorsunuz!

Ne diyecektik acaba!

Cemal Süreyya, bir dörtlüğe sığdırmış boğamıza takılanları;

Ne kalem yazabildi halimizi,

Ne de cümleler anladı bizi.

Ünlem şaşkın, virgül eğri.

Bir noktaya gizledik dertlerimizi…
 

Ey rüşvet yiyen kişi!

Hindistan’da ariflerden bir zat yaşardı. Bir gün, dostlarından beş-on kişinin uzun ve zahmetli bir yolculuktan aç ve çıplak olarak geldiğini gördü.

Arif, o dostlarına pek acıdı. Merhameti ve sevgisi coştu. Onları selâmladıktan sonra dedi ki:

“Ey dostlar, belli ki açlık çölünden geliyorsunuz. Çok sıkıntılara, zorluklara düşmüşsünüz.

Fakat şimdi gideceğiniz yerde fil yavruları bulunmaktadır. Ne yerseniz yeyin. Ama sakın o fil yavrularını yemeyin. Onlar pek taze ve semizdirler, canınız çeker. Ama şunu bilin ki, anaları pusuya yatmış, yavrularını gözetlemektedir.

Sözüme kulak verin! Otlarla yapraklarla, yemişlerle idare edin ama sakın fil yemeyin!

Yolcular ise yollarına devam ettiler. Çok gitmediler ki, yollarına semiz bir fil yavrusu çıktı. Onlar o fil yavrusunun üzerine azgın kurtlar gibi üşüştüler. Avladılar, kestiler, pişirdiler ve yediler.

İçlerinden sadece bir tanesi fil yavrusunun etinden yemedi.

Fil yavrusunu yiyenlerin hepsi, uzanıp yattılar, uykuya daldılar. O aç adam ise sürüyü bekleyen çoban gibi uyanıktı.

Mevlânâ, kendi devrinde meşhur olup birçok eserde geçen bu hikâyeyi şöyle şerh eder:

Ey rüşvet yiyen kişi!

Sen fil yavrusu yiyorsun. Bir gün senin de kökünü kazırlar. Ağzındaki haram lokmanın kokusu kişiyi rezil eder!

Ey gafil!

Sen uyuyorsun; fakat yediğin veya işlediğin bir haramın kokusu, şu yeşil renkli gökyüzünde yükselir durur.
 

O koltuğa oturursa 1 Nisan!

Milletin malını çalanlar ve rüşvet yiyenleri görüyorsunuz.

Aldığı rüşvetleri, rüşvet olarak veriyor, kendilerine parti satın alıyorlar!

Hurdadan çaldıklarını, beraber bölüşüyor, aday oluyorlar!

Bir maaş alan adam, hayatında göremeyeceği koltuğa oturuyor, bir anda ultra zengin oluyor!

Hayatı birden değişiyor!

İşe ihtiyacı olan sarışın genç kadından şans istiyor!

Genç kız teklifi kabul etmezse iş sahibi olmayacağını biliyor.

“Ben çok düşündüm dediklerini, sana şans vereceğim, canın olmaya razıyım” diyor.

Adam;

“Bana bir hesap numarası at, sana para atayım harçlığın yoktur.

Şu an elim titriyor yazamıyorum resmen heyecandan bana şans verdin. Benden ne dilersen ve kimse bilmesin ne kadar gizli olursak sana o kadar güzel hayat yaşatacağım.

Bana başkanım demesen olmaz mı?

Kız sen bana ne yaptın gerçi suçun yok!

Sen çok güzel bir detaysın ya!

Aklımdan gamzen, gülüşün çıkmaz oldu…”

Sonra…

Sonrası 31 Mart!

O koltuğa oturursa 1 Nisan!

Biz, elimizden geldiğince bu haramzadeler oturmasın istiyoruz!

Siz?