Kaytan bıyıklı şoför, travesti seviyor! / Tilki’den mesaj var / “PUŞT” Nereden geliyor?

Temel bir yarışmaya katılıp kazanır ve kendisine bir kitap hediye edilir.

Kitabın adı da ‘düz mantıktır’

Temel, kitabı alırken sorar, ‘Bu kitapta ne yazıyor?’

‘Okuyunca öğrenirsin’

‘Ben onunla uğraşamam, anlat bakiim sen bana?’

‘Bak şimdi, senin evinde Akvaryum var mı mesela?’

 -Evet var!

‘O zaman içinde suda vardır!’

-Evet var!

‘İçinde su varsa balık da vardır’

-Evet var!

‘Balık varsa hayvan seviyorsundur sen?’

-Evet!

‘Hayvanları seviyorsan insanları da seversin herhalde’

-Evet

‘O zaman senin sevgilinde vardır?’

-Evet var!

‘Yaşlı görünüyorsun o zaman senin karın vardır?’

-Evet var!

‘E karın olduğuna göre de homoseksüel diilsindir?’

-Evet!

‘Bak gördün mü?’

Temel çok etkilenir kitabı alır, koltuğunun altına eve doğru giderken Dursun’u görür.

Dursun sorar; Temel o ne?

-Düz mantık kitabı!

‘Nasıl bi siy bu anlat bakiimm’

-Bak şimdi; Sizin evde akvaryum var mı?

‘Yoookk!’

-O zaman sen i.nesin!

Kentin birinde düz kontak çalışan bir makam şoförü varmış!

Temel ile Dursun’un ‘Düz mantık’ fıkrasına konu olmuş!

Derenin kenarında dolaşırken sarışın Travestiye gönlünü kaptırmış!

Büyük aşkların yaşandığı dere kenarında mesai bitiminde sekreterini öperken şoförüne yakalandığı için imar verenler vardı.

Sarışın travesti sevgiliyi üzen şoför beyin mesajları ortalığa saçıldı!

Temel’in anlattığı gibi, düz mantık!

Şimdi imarı alan şoför, alıp alıp veriyor!

Önce alıyordu, şimdi veriyor!

Verirken de alabiliyor mu bilmiyoruz!

Mesajların bir kısmını gördük, nefes tekniklerini anlatıyordu!

Bak sen şu travestinin yaptığına!

Partnerinin dudaklarının altına sarkan bıyıkları bayağı bi bükmüş!
 

Tilki’den mesaj var!

Tilki diyor ki; Bana bir suçluymuşum gibi bakmayın! Ben, bana verilen görevi yapıyorum.

Ben çocuklarımın ve kendimin karnını doyurmaya çalışıyorum. İki tavuğunuzu yedik diye bizi öldürmek gerekiyorsa; bütün doğayı ve yabani hayvanları yok eden, siz insanları da öldürmek lazım!

Kurnazmışım, sahtekarmışım...Peki siz, her türlü sahtekarlığı yapmıyor musunuz? Hele kendi içinize bir bakın! Kiminizin kafasında kırk tilki, kiminizin kalbinde yüz sırtlan dolaşıyor...

Kümese gelmemizden şikayet ediyorsunuz...

Peki dağda bize tavşan, keklik, bıldırcın, sülün mü bıraktınız yiyecek? Yaşayacak doğa mı bıraktınız? Hem de nankörsünüz...

Bizim sadece size olan zararımızı öne sürüyorsunuz...Halbuki bizim en büyük yiyecek kaynağımız farelerdir.

Hem de danaburnu ve çekirge gibi zararlıları da yeriz.

Biz onları yemesek, siz tarlalardan mahsül alamaz, aç kalırsınız...

Ey insanoğlu, suçu birazda kendinde ara!

Dünya sadece senin değil, artık bencillikten vazgeç...

NOT: Konuşan bu tilki dört ayaklı olandan, doğayı koruyalım diye mesaj veriyor. Üzerinize alınmayın!
 

“PUŞT” Nereden geliyor?

Yeniçeriler, kendilerine heybetli  ve korkutucu bir görünüm versin  diye başlarına bir keçe kalpak  giyerler. Bu keçe kalpağın özgün adı;

PUŞ'tur.

Bir dönem padişahın biri  Avrupa'ya sefer etmeye karar  vermiş...

"Tiz orduyu hazır edin" buyurmuş.

Vezirleri almış bir telaş!

20,000 yeniçeriye 20,000 puş nereden bulunacak?!

Hemen puşların yapıldığı yer  olan Bursa'ya haber gönderip  20,000 puş siparişi vermişler.

Fakat, sipariş Bursa'ya ulaşana  kadar, kulaktan kulağa "PUŞT"'a dönüşmüş.     

Haberi aldığında Bursa'nın  yöneticisi paşa çok şaşırmış  çok telaşlanmış,

"Nereden bulurum 20,000 puştu???" demiş..

Tüm hayıflanmalarına rağmen paşa, "ferman padişahın" deyip Bursa

ve çevresinde sıkı bir çalışma yapıp 20,000 puşt toplamış İstanbul'a doğru yola çıkarmış .

Yola çıkarmış ama haber "İstanbul'a  Bursa'dan 20,000 kişilik bir asi ordusunun pay-i taht'a yürüdüğü"  şeklinde ulaşmış...

Bunun üzerine ordu alelacele  toplanıp asilerin üstüne yürümüş...

Yolda karşılaşmışlar, tam cenk edecekken durum anlaşılmış.

Yeniçeriler, puştlara "madem cenk etmek için gönderildiniz  bizi takip edin...

Küffara kılıç çalalım" demişler...

Böylece yeniçeriler önde puştlar arkada bir yürüyüş başlamış.

Fakat, arkalarında 20,000 puştla yürüyen yeniçeriler acayip kıl olmuşlar ve iki adımda bir geri dönüp arkalarını kontrol etmeye başlamışlar.

İşte ünlü "mehter yürüyüşü" de  buradan çıkmış.

2 İLERİ 1 GERİ…..

(Erkan Macit. Kaynak : Osmanlı Arşivi,  Topkapı Sarayı 1905 nolu kütüphane)

*

Hepinize iyi hafta sonları…