Gazeteci Altan Akçakese’nin canlı yayında konuk ettiği Karadeniz Ereğli Elbirlik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Murat Karabaş’ın iddia ve sözleri Zonguldak kamuoyunda da geniş yankı buldu.
Karabaş, bundan birkaç ay önce başlarına gelen bir rüşvet olayı ve AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar ile aralarındaki diyaloga ilişkin sözleriyle gündem yarattı.
Dört yıl önce yönetimini devraldıkları kooperatif bünyesinde yapmak istedikleri tarımsal çalışmalarının bürokrasi ve siyaset kıskacında nasıl engellenmek istendiğini anlatan ve sözlerinde Milli Emlak’ta görevli bir memur tarafından kendilerinden rüşvet talep edildiğine de yer veren Karabaş, AK Parti Zonguldak Milletvekili ve partinin Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Saffet Bozkurt’u da eleştiri yağmuruna tuttu.
Karabaş, Karadeniz Ereğli Milli Emlak Müdürlüğünden tarım yapabilmek adına kendilerine tahsis edilen 23 dönümlük arazinin, eski kaymakam İsmail Çorumluoğlu görevinden ayrıldıktan sonra ellerinden alınmak istendiğini, eğer o araziyi kaybederlerse Külliye’nin önüne gidip eylem yapacağını söyledi.
İşte yaklaşık bir buçuk saat süren canlı yayında Murat Karabaş’ın ifade ettiği cümleler…
"İşlenmemiş toprağı tarıma elverişli hale getirdik ama..."
“İlçe Tarım Müdürü’müzün önerisi ile kooperatifimize Milli Emlak’tan tarım yapmak için 23 dönüm arsa tahsis edildi. Temel amacımız başta salep bitkisi ve yabanmersini olmak üzere burada aromatik bitkiler yetiştirmekti. Eski kaymakamımız İsmail Çorumluoğlu da üreticinin yanında olan bir kaymakamdı. Bize çok büyük destekler verdi. Öğberler köyündeki 23 dönüm arsaya sahip olmamızda da Çorumluoğlu’nun katkısı çoktur. Ekeceğimiz yabanmersininin fidelerini de Bakanlık projesinden yararlanarak İlçe Tarım Müdürlüğünden aldık. Otuz yıla yakın bir zaman işlenmemiş toprağı tarıma elverişli hale getirebilmek için çok çabaladık. Yaklaşık dört yüz bin lira dolayında da para harcadık. Oraya yabanmersini, aronya, Trabzon hurması gibi bitkiler diktik.”
"Size tahsis edilen arazi mera alanı, dediler"
“Bize tahsis edilen arazide biz bu çalışmaları yaparken bir buçuk sene sonra bu araziyi kiraladığımıza yönelik bize bir evrak bile vermeyen Milli Emlak Müdürlüğü bir zaman sonra bu arazinin mera alanı olduğunu söyleyerek bize karşı işlem yaptı. Bakanlık’tan dosyalarımızın gelmesini beklediklerini söylediler. Kaymakamımız da değişince bir gelişme olmadı. Sonra da bize arazinin bize ait olmadığını, üzerimize almadığımızı ilettiler. Bizden rüşvet isteyen şahıs, Öğberler muhtarını bize karşı kışkırtarak muhtarın ağzından, bu arazinin mera alanı olması için Zonguldak Mera Komisyonu’na dilekçe yazdı. Ben durumu vekillerimizle görüştükten sonra Mera Komisyonu araziye heyet gönderdi. Heyet muhtarın bu talebini reddetti. Muhtar da bu red kararından sonra Mera Komisyonu heyeti aleyhinde dava açtı. Biz de avukatımızla bu davaya müdahil olduk; çünkü ben kaymakamımıza güvenmiyorum. Çünkü daha dava dilekçesi mahkemeye bile verilmeden kaymakam bizim arkadaşımız Hüseyin Çağ’a; ‘Boşuna uğraşmayın, muhtarla görüşmenize gerek yok. Muhtar sizi mahkemeye veriyor. Zaten araziyi elinizden alacaklar.’, diyor. Daha dilekçe mahkemeye verilmemiş ama sonucu kaymakam tayin etmiş. Biz bir de avukat parası veriyoruz. Yetmedi bizden iki sefer sekiz bin liralık ecr-i misil cezası kestiler. Biz bunları da ödedik. Şimdi de bu araziyi mera yapmak istiyorlar; ancak bu mera iki hayvanın bile gezebileceği bir arazi değil. Diğer yandan bu arazinin etrafı tamamen tarım arazisi. Hayvanların bu tarım arazilerinden geçebilmeleri bile mümkün değil. Bunların amacı sadece bize engel olmak.”
"Devletin memuru bizden rüşvet istedi"
“Bu da yetmezmiş gibi, Milli Emlak’ta çalışan bir memur, sürücü kursu sahibi olan bir yönetim kurulu üyemizden oğlu ve kendisi için ehliyet talep etti. Bunun adı rüşvettir. Devlet makamında oturan bir yumurta da istese bunun adı rüşvettir. O makamda oturuyorsan bunlar talep edilmez. Ben o makama her gittiğimde de benden yabanmersini istiyordu. Ehliyet isteği yerine gelmeyince bize cephe aldı. Kaymakam İsmail Bey de başka bir yere tayin oldu. O memur sürücü kursu sahibi olan arkadaşımıza; ‘Kaymakam da gitti; şimdi ne yapacaksınız bakalım?”, dedi. Bir devlet memuru, bizim gibi bir vatandaşa bu cümleyi nasıl söyleyebilir? Bugünkü kaymakamımız da ilk günlerinde bize karşı çok sıcaktı; zamanla o da soğuklaştı.”
“Bizden rüşvet isteyen memur, Milli Emlak müdürü oldu”
“Üçüncü buluşmamızda Mehmet Yapıcı kaymakamımıza bizden istenen bu rüşveti bizzat anlattım. O ise bana; ‘Siz defineci misiniz?’, sürücü kursu sahibi arkadaşıma da “Siz Fetöcü müsünüz?’, dedi. Güya bize tahsis edilen Öğberler’deki arazide biz define aramışız. Biz atıl bir tarlayı imar ettik. O bize bu sözlerle yüklenince ben de kendisine bizden rüşvet isteyen memuruyla ilgili gereğini yapmasını söyledim. Bu konuşmamıza AK Parti’nin Eski Ereğli İlçe Başkanı Fatih Çakır da şahittir. Biz rüşvet istediği için memurun cezalandırılmasını beklerken arkadaş Milli Emlak Müdürü oldu. Kaymakam bey o gün bizimle devlet ağzıyla değil sokak ağzıyla konuştu. Bir kaymakam bir üreticiye; ‘Seni Ereğli’ye sokmam!’, diyebilir mi? Bunu söyledi bana. Ben de kendisine; ‘Ben Ereğli çocuğuyum. Beni Ereğli’ye sokmayacak adam daha anasının karnından doğmadı. Sen kimsin!’, dedim.”
“Rüşvet olayından Vali’nin, Milletvekillerinin ve ilçe başkanının haberi var”
“Ben o devlet memurunun bizden rüşvet istediğini ilk önce o memurun mülki amiri olan kaymakama söyledim. Sonra valiye söyledim. AK Parti’nin üç milletvekiline birden söyledim. Maalesef o zamanlar memur statüsünde olan o vatandaş şu anda dairenin müdürü oldu. Yani ödüllendirildi. Garip bir şey! Saffet Bey (Bozkurt) bunu duyduğunda onu Ereğli’den göndermesi lazımdı.”
“Saffet bozkurt bana ‘Siz kimsiniz’ dedi. Telefonu suratıma kapattı”
“Ben, Gaziantep’ten gelerek bölgemizde salep toplayanların önlenmesi için Milletvekili Hamdi Uçar’dan yardım istedim. Onu aradım. O da Vali Bey’i aradı; o insanları Ereğli’den uzaklaştırdık. Bu görüşmeden sonra Hamdi Bey ile bir diyaloğumuz oldu. Kendisine Ereğli’de yaptığımız tarımsal çalışmaları anlattım. Saleple ilgili bilgiler verdim. Kendisi de kooperatif olarak yaptığımız çalışmaları görmek için bizi ziyaret etmek istediğini söyledi. Arazimizi görmek istedi. Sayın Vekil’imiz böyle bir talepte bulunmuş. Ben kendisine; ‘Hayır, gelemezsin!’ mi diyeyim? Ne zaman isterseniz gelin, dedim. Vekilimizin danışmanı Cengiz Bey beni aradı. ‘Vekil Bey’in sizi ziyaret edeceğinden İlçe Başkanı’nın (Saffet Bozkurt) haberi var mı?’, dedi. Ben de; ‘Yok.’, dedim. Bir açılış yapacağımız zaman herkesi davet edecektik zaten. Sayın Uçar’ın gelmesi bir parti programı değildi. Cengiz Bey’in telkini ile nezaketen Saffet Bey’i aradım. Kendisine durumu anlattım. Çalışmalarımızı görmek için Hamdi Bey’in arazimizi ziyaret edeceğini ilettim. Bana kendisinin telefonda dediği şudur: ‘Siz kimsiniz de kafanıza göre program yapıyorsunuz? Burada AK Parti İlçe Yönetimi var. İlçe Başkanı var. Ben varken siz kimsiniz de kafanıza göre program yapıyorsunuz?’ Sonra da telefonu suratıma kapattı. Bu olay neticesinde de Hamdi Bey arazimizi ziyarete gelmedi. Hamdi Bey’i bize göndermedi. Ben Hamdi Bey gelecek, diye 12 köyün muhtarını bile aradım. ‘Biz Ereğli çocuğuyuz.’, diyenler maalesef bizim karşımızda oldular. Biz siyasilerimizin yanımızda olmalarını beklerdik.”