Zonguldak gündeminden biraz çıkalım, biraz eğlenelim, biraz da 90’lı yıllardan günümüze adeta orta çağ seviyesine inen siyaset ve figürlerine göz atalım…
Bu gün; bilim adamı ve siyasetçi Erdal İnönü’yü 16. ölüm yıldönümünde anarken, yaptığı birbirinden keyifli esprilerin derlenmiş halini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, 29 Ekim Cumhuriyetimizin 100. Yıl etkinliklerinde Zonguldak’ta göz göre göre yapılan hatalar ile Bartın ilimizde halkla iç içe yapılan kutlamaları kıyaslayıp kimseyi üzmeyelim değil mi?
Her şeye rağmen Zonguldak halkı Cumhuriyet Bayramını Fener alayı ile doyasıya yaşadı.
Ama çok daha güzel olabilirdi…
Kent protokolü Vali Osman Hacıbektaşoğlu’nu uyarabilir, dar bir alana sıkışmak yerine, ulu bir çınar misali kökleriyle gurur duyduğumuz Cumhuriyetimizin 100. Yılını doyasıya şehir stadında kutlayabilirdik.
Eksikliklerine rağmen emeği geçen herkesi kutluyoruz, kent protokolünden gönlümüzce kutlayabileceğimiz bir bayram alacaklı olduğumuzu hatırlatalım…
Şu notu da ilave etmiş olalım.
Tören alanında sahneye ilk çıkan Trabzon horon ekibi oldu…
Vali bey Trabzon kökenli olduğu için jest yapıldığını söyleyen, düşünenler de oldu. 
Bu hem Vali Hacıbektaşoğlu’na, hem kente yapılan haksızlıktır…
Oysa yıllardır, ısrarla aynı hata yapılıyor!
Sonra şovenistlik kavgasına kızıyoruz…
Kozmopolit bir yapıya bürünmüş kentte ‘yerli-yabancı’ hassasiyeti gözetilirse bu anlamsız kavgayı bitiririz…
Geçelim kıvrak zekası, güler yüzü ile bir döneme damgasını vuran rahmetli Erdal İnönü’nün komik esprilerine…

Kendisini sinema çıkışında yakalayan bir gazeteci sorar:
- Sayın İnönü, sizi bu sıralar sinema salonlarında göremiyoruz pek?
- Tabii göremezsiniz sinema salonları karanlık oluyor.
***
Seçmenlerden biri seçim otobüsünün önüne atılır ve Erdal Bey'e hitaben "Ölürüm yoluna" diye haykırır.
Erdal Bey cevap verir: Dur, ölme. Bir oy bir oydur.
***
Erdal Bey bir gün İstanbul'da taksiye binmiş. Şoför:
"Sen ne kadar Erdal İnönü'ye benziyorsun" demiş.
"O, benim" diye cevap vermiş Erdal Bey...
Şaşırmış taksi şoförü...
"Yahu" demiş, "...birisi daha var. Harbiye'nin oralarda dolaşıyor. O da aynı Erdal İnönü".
Bunun üzerine Erdal Bey, espriyi patlatmış:
"O da benim....!"
***
İnönü gençlik yıllarında evinde otururken mutfaktan bir çığlık duydu. Eşi Sevinç Hanım "Erdal koş fare var' diye bağırıyordu. İnönü istifini bozmadı ve eşine öyle seslendi:
-    Ne yapayım Sevinç. Ben kedi miyim… ?
***
Gazeteci der ki:
- Sizin için Norveç’te başbakan olabilir, diyorlar.
İnönü’nün cevabı:
- Çok teşekkür ederim. Bu herhalde, Türkiye’de bu işleri beceremiyorsun, demenin kibarcası.
***
Erdal Bey’e bir gün, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. Yanıt müthiştir:
- Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!
**
SHP Genel Başkanlığı döneminde diğer sol parti liderleri ve bürokratlarla bir restorana gider. 
Garsonun "Bir şey almak ister misiniz, efendim" sorusu üzerine Erdal İnönü garsona “Hele sen biraz sabret!...  Biz Sosyal Demokratız, Önce bir birimizi yeriz, sıra sonra sizden isteyeceğimiz yemeklere gelir inşallah’ der…
*
Tıpkı, Zonguldak gibi değil mi?
Yemek yemek yerine, hepimiz birbirimizi ne güzel yiyoruz değil mi?